28 Aralık 2015 Pazartesi

Yaşayan Sesler: Fanzinler - Esra Ayar

(Karanfil Fanzin'in 17. sayısında yayınlanmıştır.)

Öyle zamanlar olur ki normalde tüm benliğimizle dengesizliğin gölgeleyemediği bir düzene sahip olan onlarca duygunun, gündelik olaylar ya da kendi seçimlerimiz tarafından belirlenen tüm oranları kaybolur ve varlığımız, sadece tek bir histen oluşmuş gibi sade ve açık hale gelir. Bu hissin  adı tedirginlikti. Başka bir duyguya yer yoktu. Nasıl bir dil kullanmalıydım?(“Lütfen işimi benim için yapar mısın? Fanzin nasıl ortaya çıkıyordu? Önemli olan neydi? Kafası karışmış bir şekilde masanın başında oturuyordum. Ve rotamı almış olduğum eski fanzinlere çevirdim. Hem Edebiyat ve hem de Heavy metal içerikli fanzinler vardı önümde. Fanzinde önemli olan  nedir sorusunun cevabı işte onların içindeydi; Fanzinin belli bir kuralı yok fanzini fanzin yapan kuralsızlığı. Düşünce açısından amatörlüğü yakalama amacı vardı fanzinlerde. Fanzinler, yapısı ve de geleneği itibariyle renksizdir, fotokopi ile çoğaltılır, kar amacı gütmez ve çoğunlukla ücretsiz dağıtılırdı. İlk zamanlarda Mega Metal, Mondo Trasho ve Laneth. Laneth, ilk olarak fanzin formatında çıkmasına rağmen maddi yetersizliklerden sıyrıldıktan sonra dergi formatına geçmiş, bugünde kitaplaştırılarak raflarda yerini almıştır.

Bir fanzini genellikle küçük bir grup, ürünlerini yayınlama amacıyla kendi imkanları çerçevesinde çoğaltır. Fanzini var eden iki anahtar kelimede bunlardır zaten; bireysel dışavurum ve kişisel imkanlar. Söyleyecek bir şeylerimiz ve dinlediğimiz bir müzik tarzı vardı. Heavy Metal!!! Fanzin çıkarmak bunları yapabilmenin en özgür yoluydu. özgürlük ise, pek cok fanzinin üzerinde durduğu ortak bir tema olduğu sonucuna varılırken, dergi çıkarmanın geleneksel medyanın bir ürünü, iktidarın kanalı ,yasal müdahalenin kağıda dökülmüş hali olduğunu anlarız zaman içinde. Bir çoğumuzun dergicilik yanlısı olmamasının asıl sebebi maddi kaygılar ve kendimizi amatör olarak görmemizdi.

Piramit Fanzin ile Heavy Metal’i ve Edebiyatı harmanlamak istemiştik. Arkadaşlarımızın bodrum ve çatı katlarında şarkılarını kaydedip, stüdyolarda albümler yapmaya çalışmaları sevdiğimiz müziğe olan bağlılıklarını gösteriyordu. Bize düşen ise onları tanıtmaktı fanzinde. Bizde birçok fanzin gibi döngüsel zamandan ve seri üretimden uzak olan insanlardık. Pek de başarılı olduğumuz söylenemezdi ama yaptığımız işe saplantıyla bağlanmış, dökümanları çoğaltmaya devam ediyorduk, peş peşe sayılar çıkmaya başlamıştı. Konser bile organize etmiştik 2000 yılında fanzin adına. Sağ olsunlar gruplardan arkadaşlarımız bizi zor durumda bırakmayıp, konser için sahne tekliflerini kabul ettiler.

Fanzin doğası gereği, geleneksel tabirle, el emeği göz nuru. Bu işle uğraşanlar mizanpajını, basımını, sayfa birleştirmelerini yine kendileri yapar, hazırladıklarını elden ücretsiz dağıtır veya masrafı karşılayacak kadar uygun bir ücret karşılığında satar. Günümüz fanzinleri incelendiğinde karşımıza rahat, üretkenliğin bol olduğu, sözünü sakınmayan yazılarla dolu bir profil çıkıyor. Bazı fanzinler ise e-zine diye tabir edilen, internet tabanlı olarak yayın yapan dergilere dönüşmektedir. İnternet ortamı fanzinlerin basım aşamasındaki masrafını, fanzini oluştururken ortaya koydukları fiziksel emeği ortadan kaldırarak, onlara daha az mesai gerektiren, belkide daha çok kişiye ulaşmalarına yol açmaktadır. Ama ilk önce fanzinin elle tutulur bir nesne olması gerekir, daha sonra internette yayınlanması gerekmektedir. Az da olsa internet, fanzin kültürünü olumsuz yönde etkilemektedir.Fanzinlerin kitabevlerinde,cafelerde veya otobüs koltuklarında gözle görülür olması gerekiyor. Ona dokunmak ve kokusunu almak gerekir.

Çoğu görüşe göre fanzinler birer okuldur. Amatör gelen yazarlar, fanzin ve dergilerde üretkenliği artırarak kendilerini geliştirir, yeni gelen amatörlere yardımcı olur ve yerini yenilere bırakarak fanzinlerden ayrılıp kendini yazar ise kitaplara, müzisyen ise müziğe verir. Fanzinlerde amatörlüğü aşıp, artık ehlileşmiş bir üslupla yazmaya başlayan yazarlar tercihen fanzinlerde kalıp kendilerini bu yerlerden ifade etmek isteyebilirler ki zaten amaç ses duyurmak, bir noktaya dikkat çekmek, kendini anlatmaksa ha fanzin, ha dergi,ha kitap bunların hepsi bir şekilde bu amaçları sağlayacaktır.

Bizim dergilerden bir diğer farkımızda bandrolsüz oluşumuzdu. Hem hazırlık, hem basım ve hemde dağıtım olarak dergilerden farklıydık. Diğer fanzinlerle aramızda bir rekabet kavgası yoktu, herkes kendine uygun formatta fanzinin çıkartıyordu. Bizde kendi dalgamıza bakıyorduk. Kimseye bağımlı değildik, hesap verme ve kitle kaygımız yoktu.

Son olarak fanzinlerde, bu kadar çok fanzinin çıkması ve kontrol edilmeden basılması edebiyatta ve müzikte bir kalabalığa ve kirliliğe neden olur mu sorusu geliyor aklıma. Bu haklı bir soru olabilir, benim gibi fanzin çıkartan kişilerin de bahsettiği bir konu. Herhangi bir yükümlülük olmadan çıktığı için kontrol mekanizması kurulamıyor. Editöryel düzenin yokluğu da eksiklik gibi görülüyor ama aslında öyle değil! Fanzinci olarak bunun statükocu bir yaklaşım olduğunu, her bireye dilediği kelimeyi dilediği şekilde kullanma özgürlüğünün verilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bir yandan da bu kültürün devam edebilmesi için kolektif olarak atılabilecek bir adım var ki bu da fanzinlerin kendi aralarında fikir alışverişinde bulunmak ve iletişimlerini kaybetmemesidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.