16 Şubat 2016 Salı

Fildişi Kulesinden Geceye Gaz Lambası Tutan Adam - Yasin Fişne

(Karanfil Fanzin'in 18. sayısında yayınlanmıştır.)

Cemil Meriç, bir yazar olmanın dışında idealleri olan bir düşünür. 1916 yılında başlayan hayat macerası 13 Haziran 1987’de son bulacaktır. 71 yıllık hayatını on iki özgün eser, sayısız çeviri ve makale ile süslemiştir. 17 yaşında cebirden ikmale kalır ve bu vesileyle gözlerinin altı derece miyop olduğu tespit edilir, zira Meriç sınıftaki tahtayı görememektedir. Aynı yıl gazetede yayımlanan ilk yazısı “Geç Kalmış Bir Muhasebe” ile yazı hayatına başlayacaktır.

Cemil Meriç, o dönem birçok fikir akımından etkilenmiş fakat sonraları kendi yatağını bulmuştur. Yatağında kurumamış akmaya devam etmiştir. Öyle ki bir dünyanın eşiğinden çok ağır bir bedel karşılığında dönebilmiştir. Cemil Meriç, Hint’te gözlerini bırakmıştır. Mason yağmurlarını ve tropik meyve ağaçlarını göremeyecektir artık. Gözünü kaybetmesi Cemil Meriç’in okuma ve öğrenme sevdasına ket vuramaz. Cemil Meriç artık okuyamasa da kitapları başkalarından dinlemektedir. Bir ummandır Cemil Meriç. Biz o ummanın değerini bilemedik. Halbuki o hayata gözlerini yumsa bile on iki ayrı kanaldan akmaya, kurak beyinleri sulamaya devam etmektedir. O dönemin aydınları tarafından sevilmeyen bir adamdır. Aydınlar, yanılan ayçiçekleri. Yönlerini batıya çevirerek ışık bekleyenlere “Işık Doğudan Gelir ” demesi bunun sebeplerinden bir tanesi. ”Ve aydınlarımız, o meçhul heyulalar için ehramlara taş taşıyan birer köle.”

“Yobaz biziz en güzel taraflarımızla biz.” Derken entelijansiyaya* bir kez daha meydan okuyordu. Sadece entelijansiyaya mı? Bütün bir siyasal yapıya ve şapka ithalatçılarına da. Ve ben yobazım çünkü şapka takmak istemiyorum. Ben yobazım çünkü camiler de Türkçe ezan okunmasını istemiyorum. Ben yobazım çünkü kendimi bir nass’a hapsetmişim. O dönemin aydın taifesini müstağripler diye adlandırıyor Meriç. Onların bize vurduğu yobaz yaftasına (gurur duymakla beraber), onlara müstağripler diyerek sağlam bir nota vermiştir. Müstağripler yani garplılar daha doğrusu garplılaşmaya çalışanlar. Sınır tanımaz bir idrak yanlışı ve bu yanlışa tutunan entelijansiya ve bunların peşi sıra gelen izmler. Üstad  “İzmler idrakimize giydirilen deli gömlekleri” derken tamda bu konuya değinmiştir. “İtibarları menşelerinden geliyor. Hepsi de Avrupalı.” İtibarlılar ve biz bu itibara derin bir saygı (!) duyarak onlardan birini, birkaçını belki de hepsini özümsemişiz. Hatta öyle ki ilke haline getirip okullarda ezberletmişiz. Evet sekülarizmden bahsediyorum. Laiklik. Hiç sorgulamadan giydiğimiz bu gömlek bugüne kadar başımıza bela olmuştur. Ve bunun dizleri yamalı uşağı demokrasi. Kendi Thierry’nin öngörüsü** günümüzde ortaya çıkmıştır. Bir dalış ki esfel-i safilin*** derecesine kadar bir alçalış.

Bu dalışları Bu Ülke kitabında anlatır Cemil Meriç bu ülke adına taşıdığı sancılarını da… Kağıtlara sığmayacak bir vatanperver. Cemil Meriç geceye karşı duran on iki gaz lambasının sahibi.

*Demokratik cumhuriyetlerin sonu ahlaki alçalıştır.
*Entelijansiya: "Aydınlar topluluğu" anlamına gelen terim.
*** Esfel-i safilin: bkz. Tin Suresi 5. Ayet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.