11 Eylül 2015 Cuma

İstanbul'a Hoşgelmiştin İsmet - Murat Bingöl

(Karanfil Fanzin'in 15. sayısında yayınlanmıştır.)

Haydar Paşa Garı'nın merdivenlerinde
Bir elinde keten bavul
Bir elinde Samsun cigarası
Karşısında yağlı boyadan yapılmış
İstanbul tablosu
Yakarım İstanbul'u korkusuyla
Hızlı çekiyor dumanı ciğerine
Öksürtüyor bu meret vakitsizce
Merdivenleri inerken bırakmalıydım diyor kendine.
İstanbul eteklerinden altın taşlar dökülen
naif bir orospu, işveli.
Anadolu kahvelerinde gidip görenlerin
Taşı toprağı altın diye anlattığı
anlatması bitince birde zevk cigarası yaktığı
hem şehir hem kadın hemde..
Kendisini görmese de bir Memet emmi varmış
İstanbul'a gidip çok zengin olmuş
Köyün gurur kaynağı
Birde kara kalem resim kadar
güzel bir avrat almış yirmisinde.
Hep güzel anlatılır bu kahpe şehir
Saymıyorlar hiç ölüp ölüp dirilttiklerini.
Cebindeki bozuklukları döküp
biniyor vapura İsmet
söyleniyor kendi kendine
Denizi yaran bu aygıt
ne acayip bi alet.
Martılara takılıyor gözü
elle tutulmaz, köyde bulunmaz
Bizim kargaların beyazı
Ama bakmıyor insanlara
gözlerinin içini oyacakmış gibi.
Tanımıyor henüz İsmet
ne İstanbul'u ne insanlarını
Sevimli geliyor bu iyi giyimli adamlar
Gökteki martılar gibi.
Deniz köpürdükçe
Sevdiceği geliyor aklına birde
Bakır rengi saçları düşüyor aklına
Bir ah çekiyor içten
Çay tutuşturuyorlar eline
şekeri eksik.
Çay sadece harareti değil
hasreti de alır gönülden.
Hasret sarılmadan diner mi
diye söyleniyor bilmeden.
          İstanbul bekliyor onu yutacak
          İnsanlar bakmayacak yüzüne
          Belki iş bulamayacak İsmet
          Sevdiği kadının hayaline sığınacak.
İstanbul bekliyor onu yutacak
Ekmek bulamayıp aç kalacak
Sokaklarda köpeklerle yatacak
Bir simite bir domatesi
Üç gün katık yapacak.
      Boğazı seyrediyor ilk günler
      Düşler kuruyor yarı aç karınla
      Acıktıkça bırakıyor köprüden düşlerini
      Hayat hep gülümsemiş bu sefalet.                 
Acımamış geçirmiş köpek dişlerini bizim İsmet'e.

Sevdiceğine düğün yapacaktı
Çok zengin olup
Birde traktör alacaktı
Tarla sürerken nasırlanmasın
Narin kadınının elleri
Üşüyor ismet düşündükçe
Doğmamış oğlu Ayaz'ı.
Ölüyor İstanbulda beş ay sonra
Beyoğlu'nda bir apartman girişinde
Isınmaya çalışmış cebindeki kibritle
Sevdiceği düşmüş herhalde
aklına son anda
Yoksa hiç kimse bakamaz ölüme
bu kadar umutla.
İstanbul'a hoş gelmiştin İsmet.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.