16 Şubat 2016 Salı

Fare Kafası ile Şair Kafasını Nasıl Ayırt Ederim - Omar K. Sarah

(Karanfil Fanzin'in 18. sayısında yayınlanmıştır.) 
Şiir bir uçağı düşüremez ama pilotun kafasını karıştırabilir.
- Mahmut Derviş
Büyük Filistinli şair Mahmut Derviş’ten bir iktibas ile yazıma başlıyorum. Sekiz kelimeden oluşan ve kemmiyet penceresinde, hacim yönü ile adî bir cümle ile kıyaslayabileceğimiz bu veciz söz, keyfiyet penceresinde ruhî bir tahlile tâbi tutulduğunda, ancak kütüphanelik çapta eserlerin ihtiva edebileceği bir meseleyi özünde barındırmaktadır.

Şiir ve şair. Yüce Allah’ın mukaddes kitabında işaret ettiği bir husus. Yaratılmışların en şereflisi olan (duamız odur ki her bir adı bir başka şefaat eyleye) peygamber efendimizin de aziz bir görevle vazifelendirdiği şair, varoluş amacını bulmak ve bu amaca göre kalemi eline almak mecburiyetindedir. Varoluş sırrını keşfeden şairin kafası cins bir beyne sahiptir. Kullandığı kelimeleri mukaddes bir vazife için kullandığını bilir. Yazdığı şiirdeki temel kıstas ise şudur: “Ben şiirimi Allah’ın resulünün huzurunda yüzüm kızarmadan okuyabilir miyim”

Meseleyi biraz daha açacak olursak, Arap Edebiyatı’nın merkezlerinden birisi olarak bilinen Beyrut’ta, edebiyat namına her türlü haset ve dedikodunun döndüğü Beyrut’ta, edebiyat namına birbirlerinin kuyusunu kazanların yaşadığı Beyrut’ta, edebiyat namına adam kayırmacılığın olduğu Beyrut’ta ve fare kafası ile şair kafasının ayırt edilemeyecek noktaya gelindiği Beyrut’ta şairin ve şiirin iflası yaşanmaktadır. Şairliğini sosyal medya üzerinde kazanıp ve yine şiirini sosyal medya üzerinde pazarlama çalışmaları ile adını sürdürmeye çalışan bir çoklarından bir gün hesap sormanın fırsatı elimize geçecektir.

Her türlü mukaddesin yegane müdafaacısı gibi görünüp, aynanın karşısına geçtiğinde pis bir gülümseme ile aslında yetişen gençlikteki en önemli mukaddesi içten içe, lağım farelerine yaraşır bir eda ile kemirdiğini  kendi kendisine itiraf eden şair… Bugün Beyrut’ta suyun başını tutan ve yalnız paranın yanında mürekkep sahibi olan şair… Yetişen ve yetişmekte olan gençliğe karşı cinayetlerin en büyüğü işlenmekte ama kimse sesini çıkarmamaktadır. Yetişen gençlik soylu bir fikir köküne yapışamamakta,  neye—niçin davacı olacağını bilememekte, estetikten ve sanattan bihaber gezmekte ve düşmanına yönelteceği öfkesini romantik zırvalarla takas etmektedir. Bunun müsebbibi ise Beyrut’un at pazarında nargile fokurdatıp, sosyal medyada şairliğini tescilleyen, pudra bakışlı adamlardır.

Meselesi olan şairden meselesi olan şiir doğar. Bütün meselesi kız arkadaşını kırmızı bisikletinin önüne oturtup, kendilerini yokuştan aşağı bırakıp, taze baharın kokusunu ciğerlerine doldurmak olan bir nesil meydana getirdiler. 20. Asrın Türk fikir ve sanat adamı Necip Fazıl Kısakürek’in Rapor isimli eserinin birinci cildinde karşıma çıkan şu cümle bütün bir meseleyi örselemeye yeter.
“Her zaferin içinde gizli bir bozgun vardır.”
- Necip Fazıl Kısakürek
Evet her zaferin içinde gizli bir bozgun vardır. Bizler Beyrut’u kazandığımızı zannettik. Bizi zaferle müdeleyenler Beyrut’u bizden çalmıştı.

Fare kafası ile şair kafasını nasıl ayırt ederim ya da Rachel Corrie’yi kim öldürdü?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.